Yazmayalı neredeyse 3 hafta olmuş. Normalde unutmamak için word dosyasına yazıp kaydediyor sonra da siteye ekliyorum. 13 Nisanmş bu yazının tarihi…
Cuma akşamı, hava güzel olursa Çengelköy’e inebilceğimizi konuşmuştuk Duru’yla. Fakat eve gittiğimde onu yatarken buldum. Hali yoktu. Bahçede oynamışlar ve sanırım çok terleyerek üşütmüş…
Cumartesi oldu, hava güzel fakat Duru’nun hali yok. Ama Çengelköy’e gitmeyi o kadar istedi ki, hatta ağladı bile… Ben de çaresiz Serhan’ı kaldırdım, biz gitseydik yürümek zorunda kalacaktık, onu da Duru kaldıramazdı. Kahvaltılıkları hazırladım. Sonra cümbür cemaat sahile…
Çok güzeldi, güneş vardı ama biraz serindi hava. Kahvaltıdan sonra sahilde epey vakit geçirdik Duru’yla. Sonra İsmail Abiler aradı. Bugün program yoğun görünüyordu. Akşama da babaannenin doğum günü vardı, dışarda yemeğe gidecektik.
Saat 2 gibi bize geldiler, Emir’i ve İsmail Abi’yi çok özlemiş Duru. Biraz oturduktan sonra çıktık, Hıdiv Kasrı’na gittik birlikte. Duru o kadar halsizdi ki buraz benim biraz babasının kucağında uyudu.
Temiz hava hepimize iyi geldi, tazelendik resmen.
Akşam saat 8 gibi Beylerbeyi Polis Evi’ne gittik. Babaannenin doğum gününü kutladık. Duru o kadar bitkindi ki pastayı bile bekleyemeden yine kucağımda sızıverdi. İlk kez böyle oldu.
Ne yardan ne serden… Gezmesinden de geri kalmıyor yani. Anası kılıklı mı ne:)