Akşam eve gittiğimde yemekten önce bir posta hasret gideriyoruz Duru’yla.
Dün akşam da eve gittim, emzirdim. Sonra kalktı kendisi, mama sandalyesine gitti, sandalyeyi çekti. İşaretle onu oturtmamı istedi. Ben de bayıla bayıla dediğini yaptım.
Yemekten önce emzirmek istemiyorum aslında, tıkanır yemek yemez diye. Demek ki aç olunca süt falan vız geliyor, resmen kendisi yemek talebinde bulundu. Bunu daha önce de yaptı 1-2 kez. Önceki akşam da annem sofrayı topluyordu, yemeğimiz bitmişti. Duru 1 tane köfte yemiş, birini bırakmıştı. Annem onu götürüyordu mutfağa, bağırıp ağlamaya başladı birden. Önce anlamadık. Efendim köfteyi yiyecekmiş hanımefendi. Issıra ıssıra yedi bir güzel.
Demek ki neymiş, yavruları yemek için zorlamamak gerekiyormuş.
Diş çıkarttığı dönemde çok iştahsızdı, ses tonumu yükselttiğim oluyordu bu yüzden. Çünkü işi iyice seriyor, elimi itiyor, ağzını çeviriyordu. Ben sesimi yükseltince yiyordu çaresiz, bir de ben kızmayayım diye “Hmmmhh” diye beğenmiş gibi ses çıkarıyordu, aklıma geldikçe hâlâ üzülürüm. Ama yemek işini çok fazla bırakırsak çocuğun isteğine, bu sefer de hiçbir şey yememeye çok meyilliler. Yine de her daim sinirlere hakim olmalı.
Şimdi iyi kötü yiyor, dün karnabahar bile yedi, çok acıkmış demek ki.
Ağız tadını biliyor, mesela akşam yoğurt yapıyorum, ertesi gün onu bayıla bayıla yiyor. 2 gün sonra yoğurt biraz ekşirse yemek istemiyor onu.
Şimdi de uyku olayımız biraz zorluyor. Saat 10 oldu mu “Ba-baaay” diyerek gidiyoruz bizim odaya. Orada uyutma çalışmaları başlıyor. Eli kolu durmuyor. Biraz emdikten sonra “gel” diyor, kucağıma alıyorum onu. Biraz şarkı söyleyip sallanıyoruz birlikte. Aşka geliyor bizimki, yüzümü sevip “mep”diyor, yani top. Yüzümün de topa benzeyecek bir tarafı yok ya neyse, bu duruma kuzgun yavrusuna anası anka görünüyor da diyebiliriz:) Kucak faslı bitince bizim yatağa yatıyoruz. Orada epey yuvarlanıyor. Sağa dönüyor, sola dönüyor, gelip beni öpüyor, sarılıyor. Sonra sıkılıyor ayağa kalkıyor, zıplıyor yatakta, sonra tekrar yatıyor. Neredeyse benim gözler kapanıyor, Duru’da tık yok. Sonra “Yat bakiym, bak Aydede seni sordu, nerde Duru dedi” diyorum ciddi bir ses tonuyla, bazen de bağırıyorum istemeden, kalkıp gitmeye çok meyilli çünkü. Bunu duyunca “Aydede” diyor, biraz yatıp tekrar kalkıyor. Sonra meme istiyor yine. “Kapat bakiym gözünü, uyku vakti diyorum” o da minicik parmağıyla gözünü kapatıyor, çok şirin. Son noktayı bazen bu esnada koyuyoruz, bazen daha fazla çaba gerekiyor uyuması için. 10’da girdiğimiz odadan 11’e doğru çıkıyoruz, yatağına yatırıyorum onu. Gece daha az uyanır oldu. Saatleri belli gibi. 1.30’da kesin uyanıyor. Sonra yine 2 kez falan anne diye çağırıyor yanına beni. Ben de alıştım artık, bu anların da tadını çıkarıyorum resmen, oh yumuşacık, sıcacık…