Bu çocuk İngiliz asıllı, topa da mep diyor. Gerçi bu sıralar mep mop oldu, yakında top olacak belli:) Topu atınca “baaall” diye bağırıyor.
Neyse gelelim konumuza. Yeni kelimemiz “Eyci”. Ben de ilk duyduğumda anlamadım, Emir söyledi. “Teyze, televizyonda hindi gördü, eyci dedi” diye. Hindiye “eyci” diyor. Demek bu çocuk h harfinin İngilizcede “eyç” olarak okunduğunu biliyor:) Şaka tabii, ama bu kelimeleri nasıl türetiyor anlamadım gitti.
Bu sıralar iyice adama benzedi, zaten anlıyordu artık anlamadığı bir şey yok. Her kelimeyi de söylüyor canı isterse. Mavi en sevdiği renk, onu tanıyor, “Maami” diyor.
Yeni bir yemek yedirme formülü buldum, malum benden yemiyor hanımefendi. Sıkılıyor hemen, mama sandalyesinin kemerini “aç aç aç” diyor biraz sıkılınca. Ben de televizyondaki çizgi kahramanlarla ya da ne varsa (dün babası maç seyrediyordu bir ara futbolculara bile) onlarla konuşup öyle yediriyorum. Onlarla diyaloğum şöyle:
– (Televizyona bakarak kaşığı uzatıyorum) Al ye bakalım minik ördek.
– (Biraz durup, dinler gibi yaparak) Ne, Duru mu yesin!!!
– (bu arada Duru’dan “Nee” sesleri yükseliyor) Al bakalım Duru, ördek bunu sana göndermiş,
diyerekten dün 1 kase çorbayı içirdim. Demek canı oyun istiyor hanımfendinin:)
Yanlış mı doğru mu bilmem ama karnının doyduğu kesin. Aksi takdirde ilk kaşıktan sonrası Duru’nun midesi yerine masaya, salonun parkelerine gidiyor.
Bu sıra en sevdiği kitap “Ay’da”. Her akşam birkaç posta bu kitaba bakıyoruz, “Ay’da” diyor öğrenmiş ismini de. Sabahları da ben işe giderken annem “Hadi gel aydede kitabına bakalım” diyerek onun ilgisini oraya çekiyor. Onun kitaplarını gardrobunun en alt çekmecesine koydum kendisi kolayca ulaşabilsin diye. Kitaplara aşina olmasını istiyorum. Onun da şimdilik böyle bir alışkanlığı var, inşallah böyle devam eder.
Parkta kaydırağa tırmanmayı ve mavi kaydıraktan aşağı kaymayı seviyor. Giderek daha da hareketleniyor.
Suyla oynamayı seviyor, bardağa su koyuyoruz, elindeki kaşık ya da çatalla karıştırıp hem kendini hem de beni besliyor. Tabii arada da üstünü başını.
Bu sıra şahıs isimlerinin sonuna -im iyelik ekini eklemeye başladı. “Annem”, “babam” diyor, bugün de “anneannem” demiş.
Hep ama hep ilgi istiyor, odak noktası olmak istiyor. Birazcık başka biriyle konuşsam hemen bir haylazlık yapıyor.
Geçmişte onun yaptığı şeyleri anlatmamı seviyor. Mesela “Geçen hafta parka gitmiştik, sen orda koştun, sonra…vs” diye anlatınca büyük insan gibi dinleyip yorum yapıyor kafasıyla, ses tonuyla, o olayla ilgili kelimeler söylüyor. Muhabbet ediyoruz bir nevi:)
Dün akşam daha sakindi, tutarsızlıkları yoktu en azından, keyifli vakit geçirdik. Azıcık burnu akıyor, inşallah ilerlemez.
Sabah her normal insan gibi banyoya gittiğimde arkamdan yaygara kopardı, ağladı resmen. Bir de azıcık kaybolayım deli gibi beni arıyor, yine bırakıp gitti bu kadın diyor resmen, bana bu konuda hiç güveni yok:( O kadar da haber vererek gidiyorum sabahları işe, yine de böyle oldu:(
Düzenli, aldığı şeyleri yerine koyuyor ya da koydurtuyor. Bu sabah masada boyalarıyla oynadık, sonra sıkıldı inmek istedi. İnmeden önce de kalemleri aldığı kutuya geri koydu, öyle indi sandalyeden. Şaşırdım, maşallah dedim…
Bu akşam pasta keseceğiz babasına, hem de Duru’nun da 20. ayı şerefine. Mum üfleyeceğiz. Dün mutfakta oynarken mum gördü, “Yarın pasta keseceğiz, mumu püf diye üfleyeceğiz” diye anlattım. “Mum” demeye başladı. Bu akşam daha iyi anlayacak bu kutlama işinden sanırım. Belki “dıç” da yaparız, Duru da sevinir.