Annelik insana neler öğretir?

Anne olmadan anneliğin insana neler yaşatabileceğini bilemezdim.

Annem söylerdi ben daha bekârken, “anne olmadan anlamazsın” diye. Yine haklı çıktı canım annem.

5 yıl önce evlendik Serhan’la, 2006 Mayıs’ında. Hiç büyük kavgamız olmamıştır, ufak tefek şeyler yaşanıyor arada tabii, ama o kadarcık şey kadı kızıyla kocasının arasında bile olur:) Küs geçen günümüz olmamıştır, şükür.

Her şey güzel giderken, çocuk fikrine sıcak bakamadım başlarda. Her şeyin bir vakti zamanı olduğu gibi onun da varmış, gelince anladım.

Şimdi düşünüyorum o günleri, niye çekindiğimi, neden negatif yaklaştığımı… Gezmeyi çok severim, yeni yerlere gitmek, yabancı yerler keşfetmek… Biraz başıma buyruktur ruhum, Serhan da kısıtlamadı beni sağolsun, hep destekledi. Kendi kendimi oyalamayı severim, hep bir şeylerle uğraşmışımdır hayatımda. Hem bulunduğum yere bağlıyımdır hem de özgürdür ruhum. Ruhumu, istediğim kişilere istediğim için tutsak ederim.

Bu kişi, bir çocuk değildi o zamanlar. Korkuyordum, beni engelleyecek, kısıtlayacak diye düşünüyordum. Sorumluluktan ürküyordum belki de. Mükemmel olamamaktan korkuyordum. Bir insanın hayatını şekillendirmek düşüncesi hem muhteşem hem de korkunç geliyordu bana, düşündükçe sinirleniyor, “yok canım istemiyorum daha” diyor, eziliyordum ağırlığı altında. Bunun yaşla alakası yoktu, yaş olarak hayli hazırdım hatta zamanım kısıtlıydı. Önemli olan ruhumun hazır olmasıydı.

Serhan bu konuya her zaman daha olumlu yaklaşmıştır, beni de rahatlatmıştır hep. Vakti gelecek, merak etme, isteyeceğin zaman da gelecek derdi… Bekledim…

2008 sonbaharında vaktin geldiğine karar verdim, hazırdım üçüncü minik bireyin sorumluluğunu almaya, ruhumu seve seve ona teslim etmeye hazırdım.

O da hazırmış ki hemen geliverdi bedenime, minicik yüreğinin sesini dinlediğimiz o muhteşem ilk an şimdi bile gözlerimi dolduruyor. Düşündükçe aklı hayali almıyor insanın, bir kesecikte atan minicik bir kalp… Sonra yavaş yavaş şekillenen bir beden, o bedende muhteşem bir düzende oluşan organlar, uzuvlar… Her adımını heyecan içinde takip ediyorduk Serhan’la. Hamilelik muhteşem bir süreç ve sürecin iyi geçmesi tamamen ona ne kadar hazır olunduğuyla doğru orantılı…

Duru, ta o zamandan hiç üzmedi beni. Ama çok bekletti, bana öyle geldi belki de:)

Düşünüyorum şimdi, annelik insana neler neler öğretiyor…

Bir kere onu beklerken anne, en başta sabrı öğreniyor.

Doğduktan sonra, kendi hızıyla değil de onun hızıyla yaşamayı öğretiyor insana. Bazen hızlı, bazen yavaş, ama tam olması gereken hızda, onun istediği gibi…

Ruhunu bile bile küçücük bir varlığa teslim etmeyi öğreniyor. Bazen birlikte özgürleşmeyi bazen aynı kafese girmeyi öğretiyor…

Daha duygusal oluyor insan. Çocuklara karşı daha hassas oluyor, içi titriyor insanın başka bir çocuk görünce. Belki kendininki geliyor aklına belki de onun ruhunu, gözündeki bakışı daha iyi anlayabiliyor artık kendi minik yavrusundan dolayı.

Her tür fiziksel ihtiyacını sonsuza dek erteleme gücüne sahip oluyor anne. Çok güçlü oluyor, hiçbir hastalık, uykusuzluk, yorgunluk, açlık yıkamıyor onu. Biliyor ki ona sevgisiyle, ilgisiyle muhtaç olan küçük bir beden var evde. Düşse de çabuk kalkmayı öğreniyor anne, çocuğu bunu öğretiyor.

Beynin sınırlarını zorlamayı öğretiyor. Daha fazla ne yapabilirimi düşündürüyor. Ne verebilirim, ne öğretebilirim, ne paylaşabilirim konusunda fikir ürettiriyor. Üretken yapıyor anneyi, öğretiyor, araştırtıyor.

Gerçekten öğretiyor. En başta insan olmayı öğretiyor. Fiziksel ve ruhsal anlamda insan olmayı… İnsanın ne aşamalardan geçip nasıl büyüdüğünü gözleriyle görüyor insan anne olunca. Biz değil de onlar bize daha çok şey öğretiyor…

Özlemeyi öğretiyor yeniden. Büyüdükçe daha da artan bir özlem… Ondan ayrı kalınan dakikalarda resimlerine bakmaya, arkadaşlara onu anlatmaya, bir an önce yanında olma isteğini yaşamaya neden olan bir özlem bu, hiç bitmeyen…

Minicik bir varlığa hayran olmayı öğretiyor. Kendi yavrusunu en güzel görüyor insan. Yaptıklarıyla gururlanıyor, baktıkça doyamıyor. O büyürken hem sevinip hem de panik olurken, her anını doya doya yaşamak istiyor. Yaşayamıyor…

Annelik, çocuğunun dilini öğretiyor. Kimse anlamazken onlar anlaşıyor kendi aralarında, keyifli oluyor.

Sorumluluğun tavan yaptığı duygu annelik. Onun adına plan yapmayı, programlı yaşamayı öğretiyor insana.

Daha neler neler öğretiyor…

Şimdi sorsalar, dünyada seni en çok mutlu eden şey ne diye? Yavrumu kucağıma alıp sarıldığım, kokusunu burnuma çektiğim an derim. Kimseler gücenmesin, darılmasın…

Böyle yüce bir duyguyu hissedebilmek için illa doğurmak gerekmiyor bence. Ya da her doğuran kadın bu yüce duyguyu hissedemiyor yüreğinde maalesef.

Ben, bu duyguyu yaşayabilen şanslı gruptanım. Şükrediyorum.

Bana bunu yaşatan canım kızıma da şükran duyuyorum, beni seçtiği için…

Son sözümse anneme…

Annem, ben seni şimdi anladım, Duru doğduktan sonra… Sen beni, ablamı, yeğenim Emir’i büyüttün. Şimdi de Duru’yu büyütüyorsun emeğinle. Sen benim gözümde sabrınla, anlayışınla, fedakârlığınla “mükemmel” annesin. Hâlâ çoğu zaman gücün ve sabrınla beni hayrete düşürüyorsun.

Şimdiye kadar bir sorunumuz olmadı bana göre. Sen de aynı şeyi mi düşünüyorsun, bilmiyorum. Umarım, henüz seni anlayamadığım o zamanlarda, “anlayışsızlığımdan” dolayı kırılmamışsındır. Kırdıysam da affet.

Annelik affetmeyi de öğretiyor insana…

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir