Bu sene çileklerimiz coştu. Bir saksıda ben diyeyim 50 siz deyin 60 tane çilek var. Boy boy, irili ufaklı. Nasıl coştular anlatamam.
Güzel beyaz çiçekleri var, acıbadem gibi kokuyorlar. Önce çiçeklendiler. Sonra o çiçekler döküldü, hepsinin yerini birer çilek topu aldı. Güneşe değenler kızarıyor şimdi. İlk mahsulümüz de Duru’nun midesinde. İkincisini fotoğraflamak nasip oldu, ilkini annem yedirmiş öğlen.
Cuma akşamı çilek yüzünden Duru’yu üzdük biraz. Çilekleri koparıp koparıp atıyormuş. Biz de çiçek koparsın, yaprak koparsın istemiyoruz. Hem büyüyünce Duru yiyecek onları. Annem durumu Serhan’a anlattı. Serhan da ciddi bir ses tonuyla olaya ağırlığını koyunca baktım Duru ağlayarak yanıma geliyor, bir yandan da öğürüyor. Anladım ki yine sinirsel bir kusma krizi bizi bekliyor. Aldım arka balkona götürdüm. Dikkatini dağıtmaya çalıştım ama çok üzülmüş olacak ki başarılı olamadım:( Bütün balkon, üstüm, onun üzeri kusmuk oldu. Neyse, biraz rahatlayınca üstelerimizi değiştik. Önce o, sonra ben banyo yaptık. Babanın yanına gitti sonra, neyse ki kapris yapmadı. Babanın laflarından çok etkileniyor. Ben de öyle olurdum. Anneyle yüzgöz oluyor insan, lafı uyarıcı etki yapıyor o kadar. Ama babanın lafları… Etkisi daha ağır oluyor.
Anladık ki kızımız pek hassas. Dengeyi bulmazsak bu tip manzaralardan nasibimizi daha çok alırız:)