Arabamız gittiğinden beri ablamlar sağ olsun bizi hiç arabasız bırakmadılar. Kendileri nereye gitseler bizi de götürdüler. Bu da işimize gelmedi değil, hem daha sık görüşüyoruz hem de kalabalık gezmeler zevkli oluyor.
Cumartesi bize sundukları teklif mehtap gezesiydi. Vapura biniliyor, Anadolu Kavağı’nda yemek molası, ardından dönüş…
Pek halim olmasa da bebem için “evet” dedim.
Duru’nun keyfine diyecek yoktu. Vapur’a Kadıköy’den bindik. Canlı müzik de vardı. Açık havada süren yaklaşık 2 saatlik yolculuk sonrası Kavak’a vardık.
Orayı oldum olası sevmişimdir. Evlenmeden önce Serhan’la gelmiştik. Epey olmuş gitmeyeli. Bir de kapıcı kuşlar gibi garsonlar olmasa… Neyse, ablamlar oruç olduğundan iftar için daha önce gittikleri küçük sevimli bir balıkçıya gittik. Duru yol boyunca balık sayıkladı.
Yemekler güzeldi. Duru balığını afiyetle yedikten sonra sesi kesildi:)
Sonra biraz yürüdük. Kedi sevdi. Hayvan sevgisi had safhada bizimkinde. Geçenlerde balonda ölmüş bir arıyı eline almış, “Bak anne arı ölmüş” diye üzülerek getirdi. Arıların ellenmemesi gerektiğini anlattık biz de, ne derece uygular bilmiyorum.
Duru klasik dondurmasını yedikten sonra da vapura bindik. Dönüş de çok keyifliydi. Ama öyle kuduruktu ki bazen sinirlerimi epey zorladı. O kadar yorulma, açık hava da kesmedi bizimkini. Uyuduğunda herhalde saat 12’ye geliyordu.
Dönüşte kucakta taşındı prenses. Biraz babası biraz İso’su, arabaya kadar götürdüler. Dönüşümüz gece saat 1’i bulmuştu.
Zevkli bir geziydi. Hem de tam mehtaplı bir gecede yapmıştık gezimizi. Bol fotoğraf, kahkaha, en kötü gecemiz böyle olsun dedik…