23 Nisan, neşe doluyor insan

Duru artık tam bir çocuk kıvamında. O nedenle bayramımız daha bir anlamlıydı bu sene.

Ece’nin 23 Nisan’da oyunu vardı, Kenter Tiyatrosu’nda. Oyunun ismi “Rapunzel”. Ne zamandır gitmek istiyorduk, hazır 23 Nisan’a da denk geliyor, Duru’yu ilk kez, kendi bayramında bir çocuk oyununa götürelim dedik. Hem de en sevdiklerinden, Ece oynayacaktı.

Gitmeden anlattım ona. Seni yarın oyuna götüreceğiz, “Ablalar abiler televizyon ekranı gibi bir yerde oyun oynayacak, dans edecekler, sen de oturup yerinden kalkmadan izleyeceksin, sıkılırsan çıkar gideriz” dedim. O da “Tamam“ dedi.

Sabah apar topar hazırlanıp çıktık evden. Oyun saat 11’deydi. Biz ancak on buçuğa doğru çıkabildik. Ece’ye çiçek aldık, Duru versin istedik. Çok istediğimiz gibi olmadı ama geç kaldığımızdan pek bir seçeneğimiz de kalmamıştı. Neyse. Tam oyun başlarken tiyatrodaydık.

Kapıdan girerken babasının kucağından benimkine gelmek istedi. Kendini benim kucağımdayken güvende hissediyor, her yeni yere girerken yapar bunu. Murat karşıladı bizi, oturduk. Duru “Ece Ece” demeye başlamıştı. Neyse, oyun başlarken bizim Ece ağaç rolüyle sahnedeydi. Cadı, bir kazanı karıştırıyor, iksir yapıyordu. Biraz ürkütücüydü bu cadı sahnesi ya da bana öyle geldi. Onlar henüz bu tip korkuları bilmediklerinden cadıyı sadece tencereyi karıştıran bir teyze olarak bile görüyor olabilirler. Endişem yersizdi, Duru sakince oturuyordu. Ve bu sakinlik bütün oyun boyunca devam etti. İnanılır gibi değil ama Duru tüm oyun boyunca kucağımda oturdu, ellerini kavuşturarak büyük bir adam edasıyla oyunu takip etti. Alkışlanacak yerlerde alkışladı, oyunculardan biri sahne arkasına gitse onu “bay baay” diyerek uğurladı. Arada da yan gözle Murat’a kesikler atıp onu da idare etti yani:) Benim ve Serhan’ın ağzı hayretten bir karış açık, Duru tiyatro izlerken oyun boyunca biz de onu izledik.

Demek bizim minik kızımız büyümüş, tiyatroda oyun izleyecek olgunluğa erişmişti. Bu, gerçekten çok ilginç bir duygu. Henüz 22 aylıktı ama büyük bir çocuk gibi sıkılmadan, kıvranmadan, sakince izlemişti. Normalde 5 dakika oturtamazsınız, hatta gitmeden önce Serhan’la konuşuyorduk, en kötü sıkılır, oturmak istemezse çıkarız diye. Gerek kalmadı.

Oyun güzeldi, özellikle kuklalarla yapılan oyunlar müthişti. Müzik canlıydı, şarkılar da canlı söyleniyordu, zor bir iş başarmıştı ekip. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık, güzel Rapunzel’i-Ece’yi de burdan kutluyorum, bizzat da sarılıp öperek kutladım zaten:) Herkese de tavsiye ederim, gidiniz izleyiniz.

Oyun bitti, alkışladık oyuncuları. Sonra yanımıza Ece geldi. Duru bir çekindi önce, herhalde oyunla gerçeği ayırt edemedi bir süre kafasında.

Sonra çiçeği verdirdik Duru’ya. Ece’yle hasret giderdiler. Dekor toplanacağı için daha fazla meşgul etmemek üzere vedalaşıp ayrıldık sevgili Ece ve Murat’tan.

Oyundan sonra biz Serhan’la hayretler içinde yürürken Duru’ya bir yandan neler olduğunu ve neler yaptığımızı anlatıp sorular sordum:

-Nereye gittik kızım?

-Ece

-Kimler vardı?

-Abi, abla

-Ne verdik Ece’ye

-Çiçet (sondaki k’ler t bu arada:)

-Sevdin mi oyunu?

-Hı hııı

Dönüşte Harbiye’deki parkın içinden geçerken kediler vardı, onlara baktık biraz.

Anneme gittik sonra. Yolda uyudu, hatta yukarı çıktığımızda da uyanmadı. Uyanınca yemeğini yedirdik. Hazır o taraftayken, uzun zamandır görüşemediğim tiyatrodan arkadaşlarım Hülya ve Sonay’la görüşelim dedik. Hülya’lara gittik. Epey oturduk orada, Hülya’nın evi çok renkli ve tam Duru’ya göre şeyler vardı, o nedenle sıkılmadan oturdu. Ben biraz tedirgin oldum tabii bir şeyleri kırar diye, neyse ki kazasız atlattık. Bol bol zeytin yedi:) Sonra Esra geldi, onunla da görüşmüş olduk. İsimleriyle çağırıyordu onları da ayrılırken. Özlemişim, iyi oldu bu vesileyle, tiyatro dolu bir gün yaşadık:)

 

Gün sonunda Duru’yla gün hakkında sohbet ettik:) Nereye gittik, neler yaptık, kimler vardı gibi. Esra’nın ismi kalmış aklında…

Duru’ya bugünün bayram olduğunu ve bu bayramı çocuklara Atatürk’ün armağan ettiğini söyledik. Bunu öğrenmiş, “Kızım bayramı bize kim armağan etti?” diye sorunca “Atatüt” diye cevap veriyor. Bir de ertesi gün televizyonda 23 Nisan fragmanlarını gördüğünde bayram bayram diyor kendiliğinden.

23 Nisan benim için bir kez daha anlam kazandı. Gözümde büyümeyen ve aslında hâlâ küçük olan benim minicik güzel kızımın aslında büyümüş olduğunu anladım. O olgun bir ruh, bugünkü davranışıyla bunu bir kez daha kanıtladı, hem de 2’ye 2 kala…

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir