23 Nisan’da Duru’nun bizi nasıl hayretler içerisinde bıraktığını önceki yazımda anlatmıştım.
Bu sıralar inanılmaz bir gelişim kaydediyor. Konuşma ve kelime dağarcığı konusunda da epey ilerledi.
Onun yarım yamalak konuşmasına bayılıyorum. Söylediği bir şeyi anlamadığımızda sinirleniyor. “Sakin ol, göster bana, özür dilerim anlayamadım” diyorum, gösteriyor, ben anlayınca da “Hııı” diyor rahatlayarak.
İlginç kelimelerine bir yenisi daha eklendi: Debdebt. Bunun Duru dilinde “kırmızı” demek olduğunu yalnızca ben annesi olduğum için anlayabilirdim. Neden, niçin inanın bilemiyorum. Eyci (hindi), debaci (tavşan), khil (yeşil), mep (top) kelimelerine bunu da ekledik, not ettik.
Kabaca her şeyi söylüyor artık. Yaptım, düttüm (düştüm) gibi 1. tekil şahısı kullanıyor fiillerde. Bizim göremediğimiz minicik detayları görebiliyor, mesela uzakta küçücük bir vinç görse “aaa viç“ diyor:) Annesi olduğumdan alıştım artık, decoder gibiyim, zaman zaman tercümanlık yapıyorum:) Cümleler şimdilik 2 kelime; “Bay bay tatti (taksi)”, “Bak elma”, “Bay bay mavi müs (burada 4 kelime var aslında ama bay bay ve mavi müs onun için tek kelime gibi).
Dün öğle uykusuna yattı. Sonra uyandı ağlayarak. 1 saat de göğsümde uyudu, salonda. Yatırmaya kıyamadım, uyanana kadar bekledim. Öyle huzurlu uyuyordu ki, o dakikaların tadını çıkardım.
Bana düşkünlüğü geçmiyor. Annem annem durumunda, onun bulunduğu yerden 1 dakikalığına başka bir odaya gideyim geliveriyor hemen. Öyle bir zaman gelecek ki, yanıma gelsin diye bekleyeceğim ama o özgürlüğün tadını almış olacak bir kere. O yüzden ben de bugünlerimin tadını çıkarıyorum.
Dün dışarı çıkarken sabırsızlanıyor, burada da babasına tırmanmaya çalışıyor onu kucağına alsın diye:)
Cuma akşamı eve giderken Migros’a uğradım. 23 Nisan nedeniyle %50 indirim varmış oyuncak ve kitaplarda. Birkaç parça oyuncak ve kitabı inanılmaz ucuza aldım. Uzun zamandır istediğim bir balık tutma oyunu vardı ahşaptan onu aldım, bir maymun, yazın yüzdürmek için basit bir bot, tencere takımı (daha sonra vermek üzere) ve 2 de kitap (diş fırçalama ve doktora gitmeyle ilgili) alıp götürdüm. Önce balık tutma oyununu verdim. Çok sevdi ve hemen kıvırdı işi. Sonra tek tek poşetten kendisi çıkarıp getirdi oyuncakları, oynadık. Bot ve tencere takımını şimdi vermeyeyim, sonra açarız dedim, “tamam” dedi.
Sıra kitaplara geldi. Doktor kitabını anlattım, sonra senin doktorunun adı ne dedim “Gübin” dedi bana, şok oldum. Hafızaya yazmış zamanında, konuşmaya başlayınca da çıkarıverdi ağzından. Anneme sordum sen mi söyledin diye, o söylememiş. Bundan 1 ay önce doktora götürmeden önce anlatmıştık, oradan aklında kalmış demek ki.
Bazı zamanlar asabiyet hali ve “hayır”ları had safhada oluyor. Ne söylesen otomatiğe bağlamış gibi “hayır” diyor. Dün IKEA’da onu kucağıma almam için yalandan gözyaşları döktü. Kıyamıyor insan ama artık çok da ağırlaştı. Çaresiz alıyorum…
2 gündür İso (İsmail-eniştem) ve Emir’e taktı. Özlemiş herhalde. Tiya da diyor. İşooo, İşoooo diye bağırıp duruyor evde. Babama “Şöööşıın” diye hitap ediyor. Hangi dedeye gittiğimizi de biliyor, Hasan’a mı Muhsin’e mi gidiyoruz diye sorunca cevap veriyor. Evleri de tanyor, “Geldiiikk” diyor:) Dün annemi almaya giderken Babi ve Hasan dedesini de sayıkladı. Ne şanslı ki iki dedesi, anneannesi ve babaannesi var Duru’nun, uzun uzun ömürler versin Yaradan.
Mavi minibüs sevgisi üst boyutta. Camın önüne minik sandalyesini koyduk, onun üzerine kendisi çıkıp bakıyor, sonra iniyor. yanında oluyoruz tabii düşmesin diye. Bir de mesela bir kitabın, bardağın ya da herhangi resimli bir objenin üzerinde gördüğü şeyleri kendi kendine tekrarlıyor: “mamun, attan, num” falan diye, çok hoşuma gidiyor.
Atatürk’ü de tanıdı artık, nerede görse “Atatüt” diyor, çok hoşuma gidiyor.
En çok neyini seviyorum biliyor musun diye sorunca kirpiğini gösteriyor. En çok hangi kelimeni seviyorum diyorum, gülerek debdebt diyor:) En güzeli, espriden anlayabiliyor ve ona göre cevap verebiliyor olması…
Özetle; Duru’nun genel hal ve durumundan pek memnunum, Allah nazarlardan saklasın. Her gün daha da çok şaşırtıyor bizi…