Dün işten biraz erken çıktım, bir önceki vapurla gitmek için. Duru’ya akşama taze taze yesin diye balık almıştım. Hazır ona yapıyorken kendimize de yaparız diye düşündüm, hazır erken de çıkmışken.
Neyse, eve gittim, uzuuun bir meme faslından sonra annem Duru’yu oyalarken ben de balık olayını hallettim. Sonra Serhan geldi, sofraya oturduk. Duru ne yaparsa bana yapıyor, bir mızmızlık, bir huysuzluk. Ne anneme ne de babasına yapıyor, benimle sorunu. Sorun da değil, hep onunla olayım istiyor, hep meme emsin, hep yanında olayım istiyor. Haklı, ama ben her zaman ılımlı olamıyorum:(
Balığı severek yedi, kendi elleriyle alıp alıp yuttu güzelce:) İstavriti eline alıp yemek istiyor ama çok kılçıklı. “Onun sivri iğneleri var, direkt yersek boğazımıza batar” diye açıkladım. Sonra çupranın iskeletini gördü, onu istedi. Ağzına sokmaya kalktı, sonra ağzı acıdı biraz, ağlamaya başladı. Bu arada her yeri balık oldu. Ben sükunetimi korumaya çalıştım. Neyse, annem indirdi sandalyeden ellerini yıkadı. Geldi yanıma. Yemeğimi bitirip hemen aldım kucağıma.
1 saat sonra sıra uyku faslına geldi. Çok zor uyudu. Şimdi uyuyacak diyorum, bakıyorum cin gibi bana bakıyor. Neyse zar zor uyuturken ben de uyumuşum, 1 saat sonra koltuktan kalkıp yerine yatırdım. Derken onbir buçuk gibi yeniden uyandı. Yine uyutmaya çalıştım. Çoraplarını falan çıkardım, sıcak geldi herhalde diyerekten. Epey uğraştıktan sonra uyudu, yatırdım yerine. Gece kaçtı bilmiyorum yine uyandı. Bu sefer Serhan’a dedim ilk defa “kalk” diye. Neden bilmiyorum, yoruldum herhalde. Yaklaşık 2 senedir 1 kez bile kaldırmadım Serhan’ı. O da anlam veremedi, uyku sersemi “ne yapayım” diye bana sordu. Şaşırdım da kendime, sonra kendime gelip yine ben kalktım. Yine zor uyudu. Çok emdi, uyumadı. “Susadın mı, su vereyim mi” diye sordum, “hadi hadi” dedi. İçti bir güzel, susamış. “Süt bitti, gelince vereceğim” dedim “Tamam” dedi. O böyle kabullenince daha çok üzülüyorum, kendime kızıyorum sonra. Ama bazen o kadar çok zorluyor ki bu meme meselesi… Neyse, yine çoraplarını çıkardım, emzirdim biraz daha, zar zor uyudu. Sabaha kadar uyanmadı. Üzerini açmış, ayaklar da çıplak, neyse ki uyku tulumu vardı. Sabah yine emdi ama tekrar uyumadı.
Değişik bir geceydi. Nöbete kalktım hakikaten, önceden de kalkıyordum ama emip uyurdu. Bu kez farklı oldu.
Sabah Caillou bebeğini arıyor evde: “Kayyuuu, Kayyuuu” diye sesleniyor. Mami, Me-mi gibi değişik adlar verdiği bu kahramana ilk kez dün akşam ve bu sabah doğru ismiyle hitap etti. Onun arkadaşının adını da biliyor, sorunca “Liu” diyor:)
Bir de dün akşam ilk defa “Anne geldi” dedi, annem dedirtti ama söyledi yani. Dili iyice çözülmeye başladı. Hâlâ mavi minibüs hastası, sabah anneannesiyle bakıyorlardı “mavi müs ” diyerekten.
Belki de büyüme atağı geçiriyor, iki gecedir böyle çünkü, zor uyuyor. Hayır olsun bakalım…