Neler söylüyor, neler yapıyor?

Videoya çekiyorum her yeni şeyi ama yazmaya gelince unutuyorum neler dediğini, yaptığını.

Yakında 22 ay bitecek, 2’ye 2 kaldı resmen. Su gibi…

Yeni kelimelerden en şirinleri:)

Namanoz: Maydanoz

Atapot: Ahtapot

Mavi müs: Mavi minibüs (Bunu epeydir söylüyor, anca yazıyorum)

Namnamnam: Makarna

Nananana: Coca-cola

Soru: Maymun ne yiyor?

Cevap: Num (Muz)

Soru: Arı ne yapıyor?

Cevap: Bal

Sarı, kırmızı, en büyük?

Cimbombom (Babası öğretti tabii ki)

Deedim dittim: Geldim gittim

Datte: Gazete

Dabon: Balkon

Dabo: Banyo

Cümle olayımız yok. Her derdini kelime kelime, mimik, parmak gibi unsurlarla anlatıyor.

Şu sıra yine kovalamacayı seviyor. Ben kovaladıkça o kaçıyor ve çığlık atıyor heyecandan.

Genelde sakin bir çocuk. Sinirleniyor arada. Eğer benim sakinliğim üzerimdeyse “tamam canım, sakin ol” falan deyip yatıştırıyorum. Ama ruh halim karışıksa her zaman olmuyor bu tabii, o zaman bağırıyorum biraz, sonra da üzülüyorum:(

Tuvalet olayında lazımlığa otururken itiraz etmiyor en azından. Kendisi “çiş” diye talep etmiyor henüz. Biz oturtursak varsa, yapıyor. Oturunca kalkmak istemiyor, “çiş” diyor.

Saçını taratmak istemiyor artık. En çok kullandığı kelimelerden daha doğrusu ikilemelerden biri “hadi hadi”. Kitap okuyalım mı kızım gibi bir soru sorunca “Hadi Hadi” şeklinde bir cevapla karşılaşıyoruz çoğunlukla.

Anneanne hafta sonu eve gidince ağzında sürekli “anneanne” türküsünü duyuyoruz Duru’dan. Bazen anne, baba, anneanne birbirine karışıyor. Geçen cuma Serhan annemi evine götürürken Duru’yu uyutuyordum. Bir ara anneanneyi gördü, giyinmiş. “Eve eve, anneanne, dede, mama” dedi. Türkçesi: “Anneanne evine gidiyor, dedeye mama yapıp dönecek”:)

Bu sıra memeye acayip düşkün. Geçen hafta sonu bunaldım biraz bu yüzden. Hiçbir şey yaptırmıyor, sürekli meme istiyor, sakız gibi. Diş mi çıkaracak acaba, eli de ağzında sürekli. 2 akşam önce işten geldim, emziriyorum, artık ne kadar oldu bilmiyorum, bunaldım tabii. “Hadi kalk artık kızım, meme bitti” dedim. Beni duymazdan gelip bir de üstüne gülerek gözünü kapatıyor, sanki o orada yokmuş gibi:) Güldüm, tabii emzirmeye devam.

En sevdiği oyuncakları Ece’nin aldığı büyük köpek, Emine’nin aldığı köpek, Caillou ve Pelin’i aldığı kedi. Hele o kedinin gitmediği yer yok, park, ev gezmeleri, her yere götürmek istiyor.

İkidir kahvaltıdan sonra çıktık evden, arabada kustu. Yazık, bitince de “tamam” diyor, geçti gitti demek istiyor, kuzum o benim.

Geceleri uyanıyor hâlâ, sabahları ben işe giderken uyuyor oluyor genellikle. Uyanınca da biraz huysuzlanıyormuş tabii anne baba diye. Sonra unutuyor diyor annem.

Başka başka, bir de şimdilerde mama sandalyesinin kilitlerini açmaya bayılıyor. 10-15 kez takıyor, sonra bitince kendini alkışlıyor, bizden de alkış bekliyor. Dün akşam da Pelin’in aldığı el kuklasıyla oyun yaptım, epey oynadık onunla da.

Onun yumuşacık saçlarına, güzel yanaklarına hayranım. Uyurken onu seyretmeye bayılıyorum. Seviyorum onu. Sabah odasına girdim işe gitmeden önce, mis gibi kokuyordu. Uyurken nasıl güzel bir koku yayıyor…

Bebeklerle alakası yok hâlâ. Araba seviyor. Bir de peluş oyuncaklar. Mavi renge hasta. Sakladığım oyuncakları çıkardım, yeniymiş gibi sevindi.

Geçen pazar Emine’nin yavrusunu görmeye gittik yine. Onun ismini de biliyor, Emine’nin yavrusunun adı ne diye sorunca “Deniz” diyor. Deniz’i kucağıma alınca huysuzlandı biraz, anne anne demeye başladı. Sonra “Bak ne kadar güzel, minik kardeş” falan diyince daha bir kabullendi durumu. Bir de Esin’lere uğradık geçen cumartesi. Gökay’la Hilal’i ilk defa yürürken gördü. 3 çocuk koşturdular evin içinde. Gökay’a karşı daha savunmasız Duru. Ama Hilal’i itti gibi oldu bir ara, hemen tepki gösterdim. Sonra yaptığını anladı, ona oyuncak verdi. Al demiyor da vi vi (ver) diyor:) Allahtan anlayışlı çocuk. Demek Duru da arada canavarlaşabiliyor. En çok ona üzülüyordum, parkta falan itiyorlar diye, azıcık kendini savunsun da istiyorum.

Dün akşam biz işten gelince kapının önünde müthiş bir sevgi gösterisiyle karşılaştık. Çığlıklar, kikirdemeler, zıplamalar. “Anem, babam” diyip durdu.

Bir de hâlâ çok düşkün bana. Azıcık içeri gideyim, “Annem annem annem” diye ağıt yakarak, acıklı bir ses tonuyla yanıma koşuyor hemen. Gözünde de yaş hazır hemen. Aslında birazcık kendiyle kalabilsin istiyorum artık, bana çok bağlandı. Memeden sonra geçer diye umuyorum.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir