Veee tatilin son günü amaaa çok önemli bir gün, 29 Ekim…
Sabah kalktık. Kaç gündür Dinozor Müzesi sayıklıyordu Duru. Bugün son gün olduğundan ve söz verdiğimiz için götürmek gerekti.
Yollara düştük haliyle.
Forum İstanbul’a geldik.
Müzeden keyif alacağını düşünmüştüm. Geçen yıl gittiğimizde daha yeni tanıyordu dinozorları. Yanılmışım… Meğerse geçen yıl aklı ermiyormuş çocuğumun dinozorlara. Çünkü ben bile hafif ürkmüştüm, bunu hisseden Duru “korkma anneee, bir şey olmaz” diyerek bana destek oluyordu küçücük haliyle:)
Müzenin olduğu kata çıktık. Duru biraz tedirgindi. Fakat kriz boyutuna ulaşacağını hiç düşünmemiştim.
Gişeye gittik. Oradan gitmek istedi. Sonra içeri girdik bakmak için. Korktu. Serhan’ın yanına gidip bilet almamasını söyleyecektim ki çoktan iş işten geçmişti. Ancak 5 dakika kadar durabildik içeride.
Babasının kucağına yapıştı ve ağlamaya başladı Duru. Sinirlendim, çünkü kaç gündür burayı sayıklıyordu ve sadece onun için gelmiştik onca yolu. Sonra Duru’ya kızdım diye kendime kızdım. Hiç istemediğim bir hal almıştı gezi…
Neyse ki gişedeki görevli biletleri geri almasa da başka bir tarihe erteleme esnekliği sağladı bize, o da bir şey…
Sinirim biraz yatışınca yemek yemeğe gittik. Orada eskisi gibi davranmaya devam ettim. Bazı durumlarda sakin kalabilmeyi ne zaman öğreneceğim acaba??
Yemekte pizza vardı, ilk kez iştahla yedi pizzasını. Önceden sadece zeytinlerini yerdi.
Sırada Emine’ler vardı. Bayramda görüşememiştik ve yarım saat olsun uğramak istiyordum. Gittiğimizde Ali Deniz uyuyordu:( Çok güzeldi… Emine’nin yeğeni Defne, annesi, babaanne ve dedesi oradaydı. İki kız çocuk bir arada son derece tehlikeli olabiliyor, bunu öğrendim. Baktım bir ara “benim bunum var, senin şunun var”a dönüştü sohbetleri. Duru sevdi ama Defne’yi. Şükrü amcanın “Senin deden olayım mı ben” sorusuna “Hayır, benim dedem var” cevabı da hoş bir cevap oldu:)
Neyse ki çocuklar Emine’nin icat ettiği, küpleri üst üste dizme ve taşıma oyunuyla barış imzaladılar. Duru gitmek istemedi ama daha sırada babaanneler vardı. Yarın sabah erkenden Serhan’ın Almanya’ya gidecek olması vaktimizi kısıtlıyordu.
Son durak babaanne, dede ve halaydı. Bu kez dedesiyle oyuncak köpeği tamir etme oyununu oynadı, çok da keyif aldı bundan. Sonra da oturdu çayını içti, haşlanmış patates yedi:) Saat 6’ya doğru kalktık oradan da.
Yollar açıktı, baktık saat Cumhuriyet Bayramı için hazırlanan ışık gösterisine çok yaklaşmıştı, biz de son anda karar verip gösteriyi izlemeye karar verdik. Cadde’deki yürüyüşe katılmak vardı aslında fakat Serhan’ın ertesi sabah erken kalkacak olması ve evde bir dolu işinin olması nedeniyle yapamadık bunu:( İnşallah seneye. O yüzden bari bunu görmeliydi Duru… Anneanneyi de aldık evden.
Saat 7 gibi Çengelköy’deydik. Her yer tıklım tıklım, otoparkta zor yer bulduk.
Saat 8’e doğru başladı gösteri. Duru beklerken çok sıkıldı, bir de havai fişek seslerinden tedirgin oldu ki bir an önce gitmek istedi…
Eve geldiğimizde hem yorulmuş hem de acıkmıştı.
Normal hayatımıza geri döndük…
İçimde, ertesi gün kocasını Almanya’ya, yavrusunu okula, kendisini de işe yollayacak olmanın ezikliği ve asap bozukluğu vardı.
Bir tatil daha bitmişti…