2 gün önce sis faciasına takıldım, öyle böyle değil hem de… İşten çıktıktan sonra 3 arkadaş Beşiktaş’a yürüdük, oradan Marmaray’la Üsküdar’a geçmekti niyetimiz. Tabii niyette kaldı sadece çünkü 10 bin kişi daha bizim gibi düşünüyormuş, hepsi orada bizi bekliyordu:) Neyse içimden gelmiyordu zaten binmek, iyi de oldu:)
Biz yollarda debelenirken Serhan da Duru’yla evdeydi. Bazen akşamları çocuklara yönelik bir İngilizce programı olan Pumpkin English yapıyoruz. Duru çok seviyor, faydalı da. Tek kötü yanı aralarda puan toplatan oyunlar olması, o puanlarla sanal mağazadan hayvan satın alınıyor falan. Bu şekilde de çocukları programa bağlıyor sanıyorum. Neyse, en azından faydalı bir şey, farkında olmadan İngilizce öğretiyor.
Duyduğunu, gördüğünü anlama, harfler, epey bir yol kat etti Duru…
Neyse, dün bir şekilde babası söz verdiği halde Pumpkin yapamadı Duru. Saat 10 gibi beni Üsküdar’dan almaya gelince de saat eve gittiğimizde 11’e geliyordu.
Eve gidince bir oyun Pumpkin yapmak istedi, fakat biz de çok geç olduğunu söyleyince ağlamaya başladı… Babasına da bozuldu, haksız da değil, söz vermiş bir kere…
Neyse yanına gittim. Ben gidince göz yaşları coştu. “Gitti Pumpkinim” diye ağlamaya başladı:) O öyle dedikçe bana bir gülme geldi:) Böyle anlatmakla olmuyor, duymak lazım.
Ben de “her zaman istediğimiz şeylerin olmayabileceğini, benim de bugün eve erken gelmek istediğim halde sis yüzünden geciktiğimi, hayatta planladığımız şeylerin istediğimiz anda gerçekleşemeyebileceğini” anlattım. O da sakinleşti. “yarın bir değil 2 oyun oynarsın” dedim. Ama kulaklarımdan gitmiyor onun “Pumpkinim gitti” lafı:)
Böyle işte, baktım dün uyurken de epey büyümüş yahu, kocaman kız oldu… Duygulandım yine…