Geçen hafta sonuna 3 kutlama sığdırdık. Anneanne ve dedenin evlilik yıldönümü, Bulut’un doğum günü ve Babaanne’nin doğum günü.
Cumartesi gündüz, Bulut’un doğum günü vardı, Seherlere gittik. Bir sürü çocuk vardı, aralarındaki tek kız benimkiydi. Hiç yabancılık çekmedi Duru, ortama derhal adapte oldu. Orada bir de abi buldu, 4 yaşında, onunla oynadılar.
Oyuncağını almak isteyen çocuklara karşı sesini yükseltti bir ara. Bulut’la pek bir araya gelemediler bu kez, Bulut kocaman bir kamyonu oradan oraya sürmekle meşguldü.
Bizimki de yine Apaçi türküsü tutturttu, ordaki ablaların telefonunda Apaçi çaldırıp oynadı bir güzel.
Seher’in gelen misafirler için hazırladığı hediyeler müthişti gerçekten, bulut desenli kumaş çantaları her gören beğendi, benim gibi çantasız çıkmayan biri içinse müthiş bir hediye oldu. Bulut çok çok yaşasın inşallah, anne, babası ve tüm sevdikleriyle birlikte…
Akşamına annemlere gittik. Ablamla gündüz konuşup bir pasta alıp kutlama yapmaya karar verdik. 46 yıl olmuş onlar evleneli, her ne kadar son 14 yılı falan torunları yüzünden ayrı geçse de daha çok çok yaşasınlar birlikte inşallah. Ablam Duru’ya konuşan bir bebek almış. Bizimkinin bebeklerden çok vinç, araba, tren gibi araçlara ilgisi olduğundan pek ilgilenmedi. Biraz daha büyüyüp annelik duyguları ön plana çıkana dek kaldıracağım anlaşılan.
Ablam Duru’ya Muhsin demeyi öğretti, onu da çok komik söylüyor, “Soosiin” gibi bir şey diyor. Bir de “İsooo” diye bağırıyor İsmail Abi’ye, çok komikti valla, geçen haftadan bu yana çok değişti yine, büyüdü daha.
Dün, yani pazar akşamı da babaannenin, Duru’nun deyimiyle Babi’nin doğum günüydü. Yolda giderken Duru’ya Hasan ve Kıymet demeyi, hatta o şekilde bağırmayı öğrettik. Oraya gittiğimizde babaanne ve dedesine isimleriyle hitap edince şaşırdılar, komiklerine de gitti üstelik:) Dün bizimkinin sinirleri üzerindeydi, her şeye hayır diyordu, zorlu bir gündü. Orada da bunu devam ettirdi. Koşturdu, terledi. Bu arada amcasının adını da söylüyor, hem de çok güzel, “Selçuuukk” diye sesleniyor ona. Halası küçük laptop almış, onunla oynadı biraz. Güzel bir alet, İngilizce kelimeler de var. Çok kısmetli Duru, herkes bir şeyler alır, doğduğundan beri böyleydi, hep böyle kısmetli olur inşallah.
Dün evden çıkarken Serhan sormuş, “Kızımın canı babası kim” demiş, Duru da “sensin” diye cevap vermiş. Aynısını ben de sordum, bana da aynı şekilde cevap verdi, çok ilginç. Artık diyaloglar gelişiyor aramızda. İsimlerimizi de söylüyor benim ve babasının.
Cumartesi Seherlere giderken Serhan’ın beli kitlendi bir anda. Dolayısıyla hafta sonu da pek haşırneşir olamadı Duru’yla. Tamamen birlikteydik. Mavi minibüs takıntısı var çocuğun. Camın önüne sandalye koyuyoruz, inip çıkıp mavi büse bakıyor. Gelince seviniyor, gidince sinirlenip bağırıyor arkasından mavi büs diye. Bu fotoğraflarda da babasıyla oturuyorlar camın önünde, mavi minibüs bekliyorlar. Bizimki peteğin incecik üst kısmına tüneyiverdi kıvrak bir şekilde. Duru camgüzeli:)
Cuma günü ateşlenmişti Duru, epey sıcaktı. Cumartesi gününe bir şeyi kalmadı Allaha şükür. 1 gecede toparlayabildi. Dişten oldu herhalde, bu sıra pek sıkıntısı var. Eli sürekli ağzında.
Meme olayı aynı seyrinde. Eski düşkünlüğü kalmadı. Kelimesini duyunca öğürüyor. Böyle böyle bırakacak herhalde. Geceleri emiyor, uyku semesi aklına gelmiyor herhalde. Sabahları giderken emmiyor artık. Hayırlısı bakalım.
Bana olan düşkünlük had safhada. Annem annem diye peşimden ayrılmıyor. Bir iş yapamıyorum, tek sıkıntı o. Zar zor süpürge açabildim hafta sonu. Hatta komik bir diyalog bile yaşadık. Ben mutfakta iş yapıyorum, oraları toparlıyorum. Serhan’ın beli kitlendiğinden geçici olarak servis dışı. Duru geldi yanıma annem annem diyerek. Ben de “Bak kızım bunları yapmam lazım, ben yapmasam kim yapacak” diye açıklamaya çalıştım. Duru’nun cevabı: “Baba” oldu. Buna çok güldüm. Kafasında çözmüş o olayı, baba temizlik yapsın, anne hep onunla olsun:)
Böyle dip dibe 2 gün geçirdik. Çok güzeldi. Sinir krizleri yaşadığı anlar çok oldu bu iki günde. “Hayır”lar had safhadaydı. Ben de “Haklısın kızım, çok haklısın” diyerekten sakinleştirmeyi başardım çoğu zaman. Bazen de sesimi yükselttim, o zamanlarda iyice çıldırıyor anlamıyor iyi laftan, sadece o tondan anlıyor çünkü. Ben de hoşnut değilim bunu yapmaktan ama gerekiyor bazen:(
Böyle işte, bol kutlamalı, bol “hayır”lı, bol Duru’lu iki gün geçirdim… Çok özledim onu, sabırsızlıkla eve gitmeyi bekliyorum.