Geçen cuma izin aldım, evdeydim. Mutlu mesut bir gündü.
Duru da bunu bildiği için çok keyifli uyandı, “anne bugün tatil misin, işi gitmeyecek misin” diye sordu birkaç kez… Zavallım inanamadı herhalde.
Kalktık, baktım hava harika, kahvaltıyı balkona hazırladım. Duru, kahvaltılıkları masaya götürüp bana yardım etti. Oturduk, güneşten pişe pişe kahvaltımızı zor ettik:)
Neyse, hemen öğlen oldu. Evde olunca zaman nasıl geçiyor anlamıyorum. Giyindik, okul yolunu tuttuk üçümüz.
Hiç zorluk çıkarmadı. Oraya gittiğimizde Semiha öğretmen karşıladı bizi, Duru öğretmeninin kucağına atladığı gibi bayıla bayıla sınıfın yolunu tuttu.
Biz de annemle pazarın yolunu tuttuk…
Uzun süredir bu kadar keyifle dolaşmamıştım pazarda, çok severim. İş çıkışı ancak Çengelköy pazarının toplanışına yetişiyorum. Hava da güzeldi, yorulana kadar dolaştık.
Eve gittiğimizde saat 3’e geliyordu. Duru’ya sürpriz olsun diye hemen kurabiye yaptım, yemek yedik derken Duru’yu alma vakti geldi. Saat 4’te yola düştüm.
Kapıda bir sürü veli bekliyordu. Aşağıda Tuba öğretmen vardı. Baktım benimki merdivenden heyecanla iniyor. Sarıldık birbirimize. Öğretmenleriyle resmini de çektim, çok güzel çıktı. Belki istemezler o nedenle koymuyorum buraya.
Duru eve gitmek istedi hemen.
Sonrasında da biraz kudurma, biraz kitap, biraz televizyonla geçiverdi zaman.
Pazardan aldığımız barbunyaları verdim önüne, severek ayıkladı.
Serhan geldi. Yemek yedik derken gün bir baktım bitivermiş.
Önümüzde 2 koca gün daha tatilin olmasının verdiği rahatlıkla huzur içinde uykuya daldık:)