Uyku ritüeli

Baba kucağı hem rahat hem yumuşak. Bir de Serhan’ın sakin elektriği devreye girince Duru babasının kucağında mışıl mışıl bir uykuya kolayca dalıveriyor. Bu,  sadece gündüzleri gerçekleşiyor…

Onun dışında akşam uykularında hiçbir zaman bir uyku düzeni olmadı Duru’nun, olamadı, yapamadım daha doğrusu. Bazen 10, bazen 11, kimi zaman 12… Zor uyuyan bir çocuk genelde, ancak çok yorgun olunca sızıp kalıyor…

Bu aralar şöyle uyuyor kendileri:

Saat 10’u geçerek yatma çalışmaları başlıyor. Genelde 11’e doğru desek daha uygun olur:( Zaten biz eve 8’i geçerek geliyoruz. Öyle olunca da yemek, oyun derken bu saati buluyor ancak, çalışan ann ve çocuğunun kaderi… Neyse, önce diş fırçalanıyor, sonra pijamalar giyiliyor. Artık kendisi giyip çıkarabiliyor pijamalarını! Dün gece de hiç karışmadım, kendisi giydi, hem üstü hem altı… Sonra evde kim varsa tek tek “iyi geceler öpücüğü” veriliyor, yatağına yatıyor. Yetmiyor oradan da bağırıyor “herkese iyi geceler” diyerek… Su içiyor, önce 2 yudumdu, bunun saplantı haline gelmemesi için istediğin kadar iç diyorum. Sonra yastığını “yumuklanma”dan kurtarıyor:) Pat pat vurarak kabartıyor. Nihayet başını yastığa koyuyor. Asıl bundan sonra başlıyor olay…

Kitap okumaya başlıyorum, merak ettiği yerlerde başını kaldırıp “Bakiym annecim” diyor, sonra “Aaaa” diye şaşırıyor, tekrar yatıyor. Sonra ikinci kitaba geçiyoruz. Daha okumamı istiyor ama “sesim kötü oldu, biraz boğazım ağrıyor” diyerek diğer kitaplardan kurtarıyorum:) Çünkü ben okudukça o cinleşiyor:)

Kitap okuma faslı bitince “Anne kucağında uyuycam” diyerek kucağıma geliyor. Bazen boylu bayunca, bazen de koluma sarılarak uyku faslına geçiyor nihayet. Epeydir böyle bu. Salondan odasına, kucağıma geçtik…

Onunla birlikte ben de uyuyorum tabii. Dün Serhan gelip uyandırdığında saat 00.30’du. Baktım bacaklarım uyuşmuş, yakında ben Duru’nun kucağına yatabileceğim neredeyse:) Bakınız böyle:

Sonra yatağın yolunu zor buluyorum. Bugüne, Duru’nun okuluna sürpriz günü için bir şeyler yapacaktım, bu sayede sabaha kaldı. Sabah 7.30’da kalkıp minik peynirli poğaçalar yaptım, anca okula yetecek kadarmış porsiyonu da, tadı damağımda kaldı, bir daha yapacağım sonra…

Böyle işte… Durucum, benim minik kuzum, ilerde bunları okuyacaksın inşallah, “vay be neler de yapmışım” diyeceksin. Bense hep özlemle hatırlayacağım senin okuduklarını…

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir