Bu pazartesi Duru’yla çok keyifli zamanlar geçirdik. Çalışmaya başlayınca onun kimi hallerini kaçırıyorum diye çok üzülüyorum. Çok çabuk büyüdüğü gibi her gün farklı bir şey yapıyor. O yüzden fırsat buldukça resimlerini çekiyorum. O gün de bol resimli günlerden biriydi. Bu çalışmamı “Duru’nun bin bir yüzü” olarak adlandırdım. Bunlar çektiğim karelerden sadece birkaçı. Yalnız bebek ve çocuk fotoğrafı çekmek çok zor. Tam istediğim pozu yakaladım diyorsunuz, deklanşöre basıncaya kadar hop pozisyonunu değiştiriveriyor. Ortaya da pek çok bulanık ve işe yaramaz poz çıkıyor. Şimdi yazarken düşündüm de zaman da böyle sanki. Siz deklanşöre basana kadar, yani hep bir şeylere odaklanıp sadece onu beklerken anı kaçırıyorsunuz, bir bakmışsınız zaman akıp gidivermiş ellerinizden… Sonuçta elimizde pek az işe yarar an ve anı kalıyor, gerisi ise bulanık ve silik…
Neyse, asıl olan benim Duru’m ve ben onun her anını doya doya yaşamak istiyorum…