Ve büyük gün gelmişti. Gece 3’te yattıktan sonra sanırım 8 gibi uyandım. Önce ortalığı genel olarak topladıktan sonra Duru’ya kahvaltı yaptırmadan yıkadım. Sonra kahvaltısını hazırladım. Annem onu yedirirken ben işlerin başına koyuldum.
Serhan bu arada daha önce üzerinde çalıştığım slayt şova son şeklini vermek üzere işe koyuldu. Fakat işler umduğumuz gibi gitmedi, pek çok zorluk çıktı, ama hepsine bir çözüm buldu akıllım benim 🙂
Saat 11 gibi Duru uyudu. Ben de geri kalan yiyecekleri yaptım. Sonra evi genel olarak tekrar temizledim. Saat 1-1.30 gibi Duru uyandı. Annem yemeğini yedirdi. Ben de hazırlanmaya başladım. Bu arada Serhan hâlâ slayt şovla uğraşıyordu zavallım:(
Duru yemeğini yedikten sonra artık hazırlanma sırası ona gelmişti. Cicilerini giydirdim, çok ama çok güzel oldu maşallah… Gelin gibiydi, çok duygulandım.
Hava da çok sıcaktı o gün. Buram buram terledik aaaaaa:)
Ablamlar saat 2 buçuk gibi geldi. Duru onları görünce neşelendi. Zaten cicilerini giydirince de çok sevinmişti. Değişik bir gün olacağının farkında mıydı acaba?
Ablamların ardından Ayşegül geldi. Onu da uzun süredir görememiştik, kısmet bugüneymiş. Duru’yu görünce şaşırdı, çünkü birkaç aylıkken görmüştü en son.
Saat 3 gibi de pastamız geldi. Çok merak ediyordum nasıl olacağını. Pastayı bizzat İlker Hanım kendi elleriyle teslim etti, 1 şeklindeki pastamız gerçekten çok güzel görünüyordu. Eminim tadı da çok güzeldi. Pastayı da hemen dolaba koydum sırasını beklemek üzere…
Pastanın ardından sıra Ebru, Selçuk ve Güneş’teydi. Ebrucum kek ve elmalı pay yapıp getirmişti, çok güzel görünüyordu onlar da. Onları da buyur ettik içeri. İçerde Duru’yla Selçuk oynadılar güzel güzel. Selçuk kucağına aldı, havalara kaldırdı Duru’yu, bizimkinin de pek hoşuna gitti tabii.
Sonra da babaannemiz, dedemiz, amcamız, yengemiz, halamız, küçük halamız, küçük amcamız:) geldiler. Onlar da börek getirdiler, Dilim Börek’in nefis böreklerinden. Böylece bir tek babamla Esin ve Mert kalmıştı geriye. Duru her kapı çalınışında çok heyecanlanıyordu. Kapı açılınca kendi dışarı gidecek zannediyor, gitmeyince de basıyordu yaygarayı:) Zavallım bir de giydirdik ya, attaya gidecek zannetti kendini.
Sohbet başlamıştı. Ben tam donanımlı kameraman Cevat Kelle gibi sürekli ortada dolaşıp fotoğraf ve kamera ile görüntü almaya çalıştım:)
Saat 4’e doğru Esin ve Mert de gelmişti. Gökay ve Hilal’i evde bırakmışlar. Ben onları da çok özlemiştim.
Böylece babam haricindeki herkes gelmişti. Babam hep geç katılır bu tip toplantılara, bugün de öyle olmuştu.
Herkes hoş gelmiş sefa gelmişti. Erkeklerden birkaçı -İsmail abi, Selçuk, Mert ve bazen Serhan- balkonda oturmayı tercih ettiler. İçerisi çok sıcaktı gerçekten. Balkonda da muhabbet iyiydi anlaşılan.
Ben her şeye yetişmeye çalışıyordum. Ama sanki hiçbir şeye yetişemiyordum:) Sersem gibiydim:) Masa hazırdı. Sohbet tüm hızıyla devam ediyordu. Duru, Selin’le oynuyordu, güzel güzel oyaladı Selin halası Duru’yu.
Artık iyice acıkmıştı misafirler. Yavaş yavaş yeme içme faslına geçilmeliydi.
Günün favori besinleri amerikan salatası, zeytinyağlı dolma ve börekti sanırım. Her şey bol boldu, çeşit güzeldi. Getirenin, yapanın, herkesin ellerine sağlık. Hepsi Duru’nun kısmetiydi, çok güzeldi tatları.
Herkes bol bol yesin içsin istiyordum. Bu arada Duru’yla da ilgilenmeye çalışıyordum. Zavallım, çok sıcaktan arada bunalıp huysuzlanıyordu, yine de yaygarayı koparmıyordu ama. Selin ara ara onu odasına götürdü. Arabasına bindirip gezdirdi. Zaman zaman Güneş oyaladı, Emir devreye girdi. Bir ara o kadar uykusu gelmişti ki onu emzirip uyutayım dedim ama ne mümkün. Aklı içerdeyken hiç uyur mu, uyumaz tabii. Neyse azıcık dinlenmiş oluyordu böylece.
Sonra sıra hediye faslına geldi. Herkes bir şeyler getirmiş sağolsun. Babaanne ve dedesi altın getirmiş. Anneanne ve dedesi de altın almışlar Duru’ya. Halası hayvanları tanıtan şarkılı güzel bir oyuncak almış, bir de çok güzel bir puzzle yaptırmış, üzerinde Duru’nun bir sürü resmi var. Selin de parmak kuklalı oyuncak almış, bir de yine üzerinde Duru’nun resimlerinin olduğu 2 güzel hediye hazırlamış kendisi. Teyzesi, eniştesi ve Emir abisi de Duru’nun ilk otomobilini almışlardı:) Ebru teyzeleri ve Esin teyzeleri de birer altın getirmişler. Sevim yengesi ve Selçuk amcası da biraz ilerde Duru’ya okumamız için cd’li kitap seti ve çok güzel bir elbise almışlar, bayıldım. Ayşegül Teyzesi de çok şirin kıyafetler almış, harika hepsi de. Herkese bir de buradan teşekkür ediyoruz.
Böylece Duru’nun bir sürü hediyesi oldu. Doğum gününe Duru’nun arkadaşı Bulut da gelecekti ama planlarında değişiklik oldu. Hediyesini cuma gününden yolladı Seher. Çok güzel bir sepetin içinde, harfli bir oyuncak, şirin elma şeklinde tokalar ve Duru’yla Bulut’un bir resminin olduğu güzel bir çerçeve göndermişti.
Sonra bende bir ara film kopmuş. Sanırım bu hediye faslından sonra ben Duru’yu içeri götürdüm biraz uyur diye. Tabii uyumadı. Geri döndüğümüzde herkes onlar için hazırladığım hediyeleri almış ve açmıştı bile:)
Bu faslı kaçırıp fotoğraflayamamıştım. O anı görmek isterdim, kısmet olmadı. Umarım herkes beğenmiştir çerçevelerini. Ne çıktıysa bahtlarına artık:)
Bu arada babam hâlâ gelmemişti. Ben azimliydim oysa ki, o gelmeden pastayı kesmek istemiyordum:) Esinler haklı olarak gitmek istiyordu, çünkü bebekleri onları bekliyordu evde.
Baktım saat 6 olmuştu bile. Duru da uyumadığına göre pastayı kesmek şart olmuştu, daha fazla bekleyemedik, çünkü kaçta geleceği belli değildi babamın.
Önce Serhan’la hazırladığımız slayt şovu seyrettirdik misafirlerimize. Duru huysuzlandığı için ben yarısında onu içeri götürdüm. Döndüğümde bitmişti, herkes için güzel bir anı olmuştu sanırım. Sonra da pastayı kesmeye sıra gelmişti.
Mumu yaktım, pastayı masaya getirdim. Duru şaşırdı. Hep birlikte “İyi ki doğdun” şarkısını söyleyip alkışladık. Korktu bizimki, dudağını büktü:)
Mumu üflemeyi bilmediğinden onun yerine biz gerçekleştirdik bu işlemi:)
Babası da ben de kızımızın birer yanağından öptük, çok güzeldi. Ama o bunalmıştı sanki biraz:)
Pastayı kestik, servis ettik.
Pasta nefisti gerçekten, çok hafifti. Şeker hamuru da çok lezzetliydi. Normalde bu tip pastaların hamuru genelde yenmez ama ben de dahil hemen herkes yedi, İlker Hanım‘ın ellerine sağlık tekrar. Bir lokma da Duru’ya tattırdım kekinden.
Pasta kesildikten sonra kızın üstünü çıkardım. Çok terlemişti. Çok bekledim babam Duru’yu böyle gelin gibi görsün diye ama artık çok sıcak olmuştu, sırtı da su gibiydi yavrumun.
Çay servisini yaptık. Bu arada babam saat 7’ye doğru gelebildi. Torunuyla aşk yaşadı bir süre.
Duru 2 dedesinin arasında çok mutlu gözüküyordu.
Sonra meydana küçük amca Işık çıkıverdi birden. Kendisi tam bir bilgisayar canavarı olduğundan tüm gün bilgisayarın başındaydı. Acıkmış. Onun dolma yiyişini hiç unutmuyorum öyle tatlıydı ki:) Böylece onun da yüzünü dolmanın hürmetine iki lokma görmüş olduk.
Bu arada Duru’nun o kadar uykusu gelmişti ki yemeğini bile yediremeden uyumuştu.
Selin’le birlikte, “Tombik tombik tostombik” adlı şarkımızın eşliğinde yaptığımız dansımızla geceye son noktayı koyduk:) Günün en güzel şarkısı yine aynıydı, ben, Emir ve Selin’den oluşan koro, birlikte söyledik bu şarkıyı, eğlendik kendi çapımızda:)
Ertesi gün okul olduğundan saat 8-9 gibi herkes kalktı. Duru hâlâ uyuyordu.
Annemle ortalığı topladık, o da çok yoruldu canım, sağolsun. Derken saat 10 buçuk gibi uyandı bizimki. Cin gibiydi. Neyse, yemeğini yedirdim, biraz oyaladık. 12 gibi uyudu. Dolu dolu geçirdi doğum gününü.
Doğum gününden detaylar bu kadar. Benim için çok güzel bir gündü. Her ne kadar telaştan, koşturmadan pek bir şey anlayamasam da iyi ve güzel hisler bıraktı bende. İlk doğum günü olduğundan acemilik de var tabii, istemeden sürç-i lisan ettiysek affola:) Nice nice doğum günlerinde görüşmek üzere…