Cumartesi günü Duru’nun doktor kontrolü vardı. Çok çetin geçti…
Duru büyüdükçe insanları kendine yaklaştırmamaya da başladı. Bu hoşuma gitmiyor tabii, sanki benim suçummuş gibi hissediyorum, değişik bir psikoloji bu anlatamıyorum. O ağladıkça ben mahçup oluyorum, n’oluyorsa sanki. Aslında bu onun yaşı için normal bir davranışmış, daha önce hiç öyle yapmazdı. Gülbin Hanım da bunun normal olduğunu söyledi, “daha büyüdükçe onlardan izin alıp kontrollerini yapıyoruz” dedi bize.
Duru huysuzluğuna, Gülbin Hanım’ın asistanı Songül’ü gördüğünde başladı. Kucağımda bana bir sarılışı vardı ki, sanki onu zorla alıp götüreceklermiş gibi yapıştı kaldı. Kafa ölçüsünü falan zor aldırdık, hatta tartılmadı bile, Duru kucağımdayken tartıldım, öyle ulaştık kilosuna. Ağlamaktan kusacak diye çok korktum yine.
Gelişimi iyi, boy yine maşallah, 84 cm olmuş, kilo da 12,1 kg. Kulağında azıcık akıntı var dedi, olabiliyormuş, gliserin damlatacağız her gece, yatmadan 1’er damla. Vitamin alımları yine aynı sistem üzerinden devam edecek.
Kontrol sırasında o kadar çok ağlayıp bağırdı ki suçiçeği aşısını bile yaptıramadık, bayram dönüşü yaptıracağız inşallah. Bizi yine zorlu bir gün bekliyor.
Günün en güzel sürprizi de Esin’in Gökay ve Hilal’i Gülbin Hanım’a getirmesi ve orada karşılaşmamızdı. Bize o kadar yakın oturmalarına rağmen 2 aydır görüşemiyorduk, bu vesileyle onları da görmüş olduk, ikisi de muhteşem bebekler, Allah nazarlardan saklasın.
18 Eylül Cumartesi günü suçiçeği aşısı var, yine bir harp yaşayacağız, bakalım…