Dün akşam Serhan Fransa’dan döndü. Bu sefer Duru, babasının yokluğunu çok anladı, daha önce de yazdığım gibi hep sordu babasını. Gece, sabah, uyku arasında, uykudan önce, yemekte, iş dönüşü… Allah ayırmasın…
Neyse, dönüşü muhteşem oldu ama:) Merdivenlerden çıkarken anne diye bağırıyordu Duru. Sonra babasının sesini duyunca heyecanlandı, “Baaabaa” diye, sesinin en cırtlak tonuyla bağırmaya başladı. Çok heyecanlıydı. Babasını karşısında görünce şımardı. Serhan onu kucağına alınca koala gibi sarıldı ona, sırtına “patpat” yaptı. Sonra yüzüne baktı, babasının dudağına bir öpücük kondurdu. Çok duygulu bir andı.
Onunla işi bitince bana geldi. Meme faslımızı yaşadık. Yemek yemek istemedi dün doğru dürüst, ufak yollu çıldırdım. Elini vurup vurup her yeri pilav ve fasulye yaptı. Ben de indirdim onu sandalyeden. Sonra oynadık biraz, uykusu geldi, kendiliğinden “ee ee” diyerek uykusunun geldiğini anlattı bana, ben de odamıza götürüp uyuttum onu.
Gece uyandı birkaç kez, bu gece çok yorgundum nedense, arada kalkarken fark ettim.
Duru artık daha erken uyanıyor, saat 7.30 civarı ayakta. Eskiden 9’a kadar uyurdu. Neyse ki geç kalkan biri değilim de zorlanmıyorum. Sabah bir parti oynaştık, çok güzeldi, yumuşacık öptüm yanaklarını, gıdısını, onun da hoşuna gitti bu aksiyon:)
Emir bizde, o nedenle çok zorluk çıkarmıyor ayrılırken. Yine “anne anne” diye ben nereye gidersem geliyor peşimden ama annem balkona çıkarıyor, hadi bana el salla diyorum, öylece ayrılıyoruz.