Duru yavaş yavaş kelimeleri söylemeye başladı demiştim. Gariptir ki daha önceden söylediği bazı kelimeleri şimdi söylemiyor, “çiçek” gibi, ilginç…
Gelelim yenilerine… Dün ilk defa araba dedi, yani “aaba” olarak söyledi. Bir de tül diyor onu da “tü” şeklinde söylüyor. Şimdilik kelimelerde aradaki ya da sondaki 1 harfimiz eksik:) En güzel de ağaç diyor ama… Onun tüm harflerinin hakkını veriyor.
Dün almış televizyon kumandasını eline, televizyona tutarak “aç” diyor. Ç harfini güzel ve belirgin söylüyor. L’ler, R’ler yok şimdilik:) Çünkü abla’ya da aba diyor:)
Duru beni, bebeklerini, hayvan şeklindeki yastıklarını beslemeye bayılıyor. Daha önce onun kuklalarıyla oynuyorduk bu oyunu. Ben kuklayı elime geçiriyor, “açım besle beni” diyordum, o da besliyordu. Şimdi kendiliğinden besliyor, elinde ne varsa, plastik minik oyuncaklar falan, benim ağzıma tutuyor mesela, “mini mini” diyor. Bu da beslenme sesi herhalde onun dünyasında:) Kız çocuklarının doğası işte, bebek beslemek, uyutmak… Evcilik oyunu gibi oynuyoruz şimdiden.
Favori objesi hâlâ vantilatör. Onu gösterip duruyor. Bir de ütüyle ütü masasına taktı şimdi. Bir ütüyü gösteriyor, yüzünü buruşturuyor (korkuyor ütüden), bir de ütü masasını. Her defasında isimlerini söylüyorum ben de. Yakında ütü de diyecek bu gidişle:)
Ben ona bultak almıştım birkaç ay önce, BİM’de görmüş, nasılsa zamanı gelecek diye almıştım. Birkaç güne kadar onun şekilleriyle, parçalarıyla oynuyor, alıyor, atıyordu oraya buraya. Şimdi onunla oynamaya başladık birlikte. Hem şekilleri öğretiyor hem de şekilleri doğru deliklere yerleştirmesine yardım ediyorum. Epey ilgisini çekiyor. Şimdilik çok başarılı değil, her zaman doğru deliği bulamıyor tabii ama bulup yerleştirdiği de oluyor. Alkışlıyoruz o zaman. Herkese tek tek bakıyor, herkesten tek tek alkış istiyor. Sonra da seviniyor. İnsanların daha bebeklikten başlayarak takdir edilmeye ihtiyaçları var.
Geçen akşam yere örtü serip mercimek doldurduğum iki tası koydum Duru’nun önüne. Bir de kaşık verdim eline. Mercimekleri kaşıklayıp öbür tasa doldurma antrenmanı yaptırmaktı niyetim, kaşık tutma becerisi falan. Tabii bu sadece niyette kaldı, olsun önemli olan niyettir dedim kendi kendime:) Bizimki mercimekleri avuçlayıp tasa, yere, oraya buraya atmayı tercih etti. Kaşıkla da yapmaya çalıştı bir-iki kez. En son tası alıp fırlatınca, her taraf mercimek oldu. Akşam akşam süpürgeyi çıkardım ben de:)
Başka başka şeyler bulmak lazım onu oyalamak için, düşünüyorum. Cogito ergo sum…