Ve büyük gün geldi çattı, geçti gitti bile…

Böyle her şey olup bittikten sonra yazmak da garip oluyor. Her şey taze taze güzel..

Neyse, vaktim yoktu ne yapalım, idare edeceğiz artık.

Sabah 4’te yatıp 7’de kalktım. Zımba gibiydim,yanidaha iyi olamazdım. Yaradan yardım ediyor:)

Her sene yaptığım gibi bu yıl da Duru’nun bütün gününü ara ara kameraya çekme işlemine başladım. Duru ilk uyandığı anda beni elimde kamerayla görünce şaşırdı tabii:) Doğum gününü kutladım.

Sonra Duru için aldığımız hediyeyi verdik. Parti her ne kadar dinozor temalı olsa da hediyemizin dinozorlu olmamasına dikkat ettik, zira dinozorun her türü evimizin muhtelif köşelerini kaplamış durumda. Duru’ya en çok sevdiği ikinci şeyi, at daha doğrusu Pony’nin tren setini aldık. Beğendi sanırım:)

Sonra hemen pire modumu takınıp işleri birbiri ardına bitirmeye başladım. Önce poğaça, o mayalanırken masa hazırlığı, Duru’nun kahvaltısı derken saat hemen geçiveriyordu. Sıcak da bir yandan… Kısır ve patates salatasını anneme havale ettim, ikisi de çok güzel oldu. Evin genel durumu için son dokunuşlar da tamamdı.

Çok sıcak olduğu için zeytinyağlıları misafirler gelice çıkaracaktım. Diğerlerinin de üzerini kapattım.

Saat 1 gibi hazırlanmaya başladık. İşte Duru’nun elbisesi, müthiş bir Teyze kreasyonu. Elleri dert görmesin…

İlk önce Emine’ler geldi. Minik fındığım Ali Deniz önce pek yüz vermese de sonra ortama hemen uyum sağladı. Onun çokoprensi kapıp kaçmasını unutamayacağım:)

Duru ikinci hediyesini aldı. Pembe bir gitar. Hemen denemelere başladı.

İkinci misafirimiz Pelin’di. Baktık elinde kocaman bir paketle geliyor, öyle böyle değil hakikaten kocaman. Yine güne damgasını vurdu hediyesi, sallanan bir at almış Duru’ya. Hem kovboy şarkısı çalıyor, hem nal sesi çıkarıyor hem de kuyruğunu sallıyor, çok şirin:)

Önceki fili, köpeği, telefonu da Pelin almıştı. Gerçekten Duru’yu çok iyi tanıyor ve nelerden hoşlanabileceği hakkında çok doğru tahminleri oluyor, en önemlisi Duru’ya değer verip araştırıyor. Sağ olsun…

At o kadar ilgisini çekti ki, aşağıdan başlayarak kapıya gelene kadar ona seslenen Bulutçuğu yerinden kalkıp da karşılamadı bile:(

Sonra diğer misafirlerimiz de gelmeye başladılar. Duru’yu en sevindirenlerden biri Murat oldu, zira kızım Murat abisinin fanatiği:) Korkarım önümüzdeki sene konsept “Murat” olacak ve Murat’lı pasta yaptıracağım:)

Neyse, babaanne-dede-hala, amca-yenge-Işık-Selin, Ebru-Selçuk-Güneş, Seher-Tolga-Bulut, Esin-Gökay-Hilal de gelince parti başladı. Saat yine geç olduğundan herkes acıkmıştı.

Seher’in minik kekleri, Selin’in makarna salatası ve babaannenin getrdiği böreklerle menü tamamlanır gibi oldu. Tek eksik ablamın getireceği turtalardı. Yemeklere başlandıktan sonra ablamlar geldi. Neyse ki yaptığı tartları son anda yetiştirebildik misafirlerimize…

İşte ben, ne yaptığımı bilmez halde bir yanda limon sıkıyor bir yandan objektife sırıtıyorum. Yanımda en büyük yardımcım, annem..

Yemek faslından sonra biraz müzik açtık bebeler oynasın diye. Müziğimiz de tabii ki dinozorlu parçalardı. Bu arada bizim evin hali  böyleydi, metrekareye düşen bebe sayısı oldukça fazla:)

Başta Duru Güneş’le dans ediyordu. Bulut, Duru’nun yanına gidiyor, geliyor, ilgi göremeyince daha da hareketleniyordu. Sonra olaya müdahale ettik de ikisi dans etmeye başladılar.

Bulut’un dans şovu müthişti yine.

Centilmen kızım burada partnerini yerden kaldırıyor:)

Onları öylece seyretmek çok eğlenceliydi:)

Ali Deniz’se sevinç çığlıklarıyla abilerine, ablalarına eşlik etti ortada.

Sıra pasta faslına gelmişti. Duru hem yorulmuş hem de uykusu gelmişti. T-rex’imi istiyorum diye tutturunca olanlar oldu. En son imdadımıza Emine, doğru T-rex’i getirerek yetişti. Bir ağlama krizinin eşiğinden döndük yine.

Neyse, pasta görsel olarak her ne kadar istediğim gibi olmamışsa da yine de üzerindeki üç dinozorla partimize renk kattı.

Pasta keserken Bulut da bizimleydi. Geçen seneki resimleriyle ne kadar da farklılar. Bakınız:Mumu üfledikten sonra sıra Bulut’la Duru’nun şeker hamuru yeme ritüeli başladı, tıpkı geçen seneki gibi.

Ve Hilal:İnsanlar düğün pastalarını bu şekilde yeseler nasıl olurdu acaba?

Komik sahneler yaşandı yine:)

Pasta kesilirken Bulut üzüldü, çünkü onun için bu partinin sonu demekti:)

Pastanın tadı güzeldi, bu yıl daha kalabalık olduğumuz için pek fazla artmadı neyse ki. 15 kişilik pasta 25 kişiye yetti.

Bu da bebelerden geriye kalan dinozor parçaları…

Sonra biz de gelen misafirlerimize hazırladığımız hediyelerini verdik. Çerçeveleri ve kalemlerle yumurtaları. Yumurtaların içinden yine yılan çıktı:( Zaten suya konmayı beklemeden hepsi yumurtalarını kırdılar.

Selincik Duru’ya hediyesini veriyor…

Bir saatten sonra Duru, Sevim Abla’nın aldığı güzel elbiseyi giyip ortalarda onunla dans etmeye devam etti…

Bir ara Duru babasıyla gitar çalma talimleri yaptı.

Burada da kovboy kızlarına benziyor, atının üzerinde…

Burada Güneş’le sarmaştılar adeta…

Babam yine en son geldi.

Ben doğum gününden hiçbir şey anlamadım. Kimseyle doğru dürüst ilgilenemedim, iki laf edemedim, bir orada bir buradaydım. Bir baktım ki bitmiş doğum günü…

Misafirlerimiz saat 8 gibi gittiler. Son enerjimi de evi temizleme, tabakları yerlerine yerleştirme gibi işlemler için harcadım. Duru hiç uyumamasına ve o kadar yorulmasına rağmen yine de uyuması saat onbuçuğu buldu.

Ben yattığımda ise saat 12 idi.

Ben aslında yoğum dedim yatağa kendimi bıraktığımda, büyük bir organizasyonu daha alnımın akıyla atlatmış olmanın getirdiği hafiflikle nasıl uyuduğumu hatırlamıyorum.

En başta kendimin,  sonra annemin, ablamın, Seher’in ve emeği geçen herkesin eline sağlık:) Gelen, giden, gelemeyip arayıp soran, hediye gönderip incelik ve jest yapan, yanımda kalbimde olan tüm dostlara hem Duru hem kendi adıma teşekkür ediyorum buradan…

 

 

 

Yorum Gönderin

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir