Archive for the ‘Arkadaşlar’ Category
23 Nisan neşe doluyor insan
Çocuğumu götürecek doğru dürüst bir program bulamadım, ne yazık…
Esinlerle konuşmuş, Özgürlük Parkı’nda karar kılmıştık, ama ne yazık ki yanlış karar vermişiz. Her yer ana baba günü. Trafik yüzünden zar zor ulaşabildiğimiz parktan arkamıza bakmadan kaçtık.
Yürüyerek Bağdat Caddesi’ne gittik. Bebelerle bir şeyler yedik. Gökay ve Hilal’i de özlemişim, kocaman olmuşlar.
Sonra Göztepe Parkı’na gittik. Orası çok daha iyiydi, her yer lalelerle doluydu. Alan da daha müsaitti. Parkta oynayıp enerjilerini attılar. Özellikle Hilal ve Duru çok iyi anlaştılar. El ele tutuşup yürüdüler, koştular, birbirlerini beklediler.
Onların böyle anlaşmalarına bayılıyorum. Ne kadar az görüşseler de kaldıkları yerden devam edebiliyorlar.
Sonra çimenlere oturup kek yediler.
Biraz dinlendikten sonra Esinler yola devam etti, biz de Mert’i de alarak önce onu eve bıraktık sonra eve döndük.
Nasıl geçtiğini anlamadım, eve geldiğimizde saat 8’di. Yemek, oyun ve uyku, klasik bir pazar sonu…
Kızlar, bebeler ve kocalar ile pazar buluşması

Duru, Emine’nin getirdiği peri kanadına bayıldı. Zaten misafirler geleceği için çok heyecanlıydı. Özenle giyindi, kahvaltı bile etmedi, misafirlerle birlikte yapacağım kahvaltıyı dedi. Gerçekten kanatları takınca beyaz bir periye benzedi Duru…




İlk aşk
Duru birkaç zamandır okulundaki bir arkadaşından bahsediyor, ismi Buğra. Buğra’yı ben de gördüm, çok şeker bir çocuk. Annesiyle de tanıştım, dünya iyisi, eminim ki Buğra da öyledir…
Duru Pazartesi gününden itibaren artık sabahtan gidiyor okula. Dolayısıyla arkadaşlarıyla daha çok vakit geçiriyor.
Neyse, ben annesiyle çocuğunu sevedurayım, Duru da Buğra’yı sevmiş olacak ki bir süredir ağzından düşürmüyor ismini.
Dün reklamın birinde bir müzik duydu, geldi kulağıma eğildi “Anne, biliyomusun bu şarkı benimle Buğra’nın büyüyünce düğün şarkımız olacak” dedi:) Ben de öylece kaldım, bir şey demedim. Sen nereden biliyorsun düğünde bir şarkı çalındığını, nereden biliyorsun evliliği… Kız çocukları doğuştan programlı evlenmeye…
Neyse, uyku vakti geldi, yatırdım yatağına. Benim de mutfakta işim vardı. O arada içerden sesler geliyor. Kendi kendine konuşuyor. Arada “Buğra” ismini duyuyorum. Onu telefonla arıyor, akşama gelirken kart getir falan diye sipariş veriyor:) İçeri gittim, “Aa kızım gece gece kiminle konuşuyordun, kimi aradın bakalım” dedim. Mahçup mahçup “Buğra’yı” dedi. “O da uyumamış demek” dedim… Sonra her akşam kucağına alıp birlikte uyuduğu pandasını göstererek “Bugün bu çocuğun babası gelmedi” dedi. Cevabı bilerek babasının kim olduğunu sordum, tabii ki Buğra cevabını verdi. “Demek en iyi anlaştığın arkadaşın Buğra, insanın iyi bir arkadaşının olması çok güzeldir” diyerek bu konuya kendimce bir nokta koydum:)
Bu sabah da uyanmış, “Anneee, biliyomusun biz yemek yiyoruz ya, ondan sonra Buğra’yla sınıfa çıkıyoruz, ona zıpla diyorum o da zıplıyor, beraber zıplıyoruz” dedi:) Tok karnına kendi zıplıyor, çocuğu da zıplatıyor:)
Sura’yla arası bozuk yine, sözde Sura Duru’nun kulağını çekmiş…
Bir de sınıfa yeni bir arkadaş gelmiş. Bir süre ismini düşündü. Kıvanç’mış. “onun gözü de mavi, babama çekmiş” dedi. Kız çocuklarında hep babaya bir hayranlık var, Duru’da da öyle…
Böyle işte… Daha çok erken değil mi??
Duru ve Melis, nihayet…
Zamanın telaşından yoruldum. Yılbaşı geçti de Ocak da bitiyor diye… Ne yapıyorsun diye sorarsanız kocaman bir HİÇ olarak cevap verebilirim, günü tüketiyorum o kadar…
Bu kadar karamsar bir başlangıcı neden yaptığımı sorarsanız, yapmak istediğim bazı şeyleri ertelemek ve sonunda bazılarını hiç yapamamak da yoruyor insanı. Hafta sonu 2 gün hemen bitiyor ve yapmak istediğimi bir sürü şeye YETİŞEMİYORUM…
Bunlardan biri de Yazgül, Utku ve güzel kızları Melis’li bir buluşmayı 1 seneyi aşkın bir süredir gerçekleştiremememiz…
Nihayet Yazgül’le epey mailleştik, karar verdik, uyguladık ve geçen pazar kahvaltıda buluştuk.
Bebeler kocaman olmuş, biz görüştüğümüzde Duru 2,5, Melis 1,5 yaşlarındaydı herhalde. İkisi de laftan anlar, birbiriyle bir şeyler konuşur, oynar hale gelmişler. Aradaki ufak anlaşmazlık ve inatlaşmaları saymazsak iyi bile kaynaştılar diyebiliriz.
Boya kalemleri hızır gibi yetişti imdadımıza. En azından biraz olsun oturdular masada. Duru, gülen yüzünü orada da icra etti:)
10.30 gibi buluştuk, kalktığımızda saat 1’di. Keyifliydi, kızlar oynarken biz de bebelerden, sistemden, eğitim sisteminden, gelecekten konusup kâh içimizi kararttık, kâh paylaşımda bulunduk.
Daha sık buluşmalıyız bence… Umarım arayı da açmayız…
Sonrasında Palladium’a gidecekken Duru hanımın özel isteğiyle Göztepe Parkı’na gittik. Hava güneşliydi ama yine de soğuktu. Scooter’ini da almıştık Duru’nun. Orası kaymak için oldukça müsait. Bir de arkadaş edindi kendine, Duru’dan biraz büyük. Onun da scooter’i vardı. İkisi birlikte kaydılar, onları seyretmek çok eğlenceliydi.
Dönüşte Palladium’daki işimi hallettim. Oradan da eve… Duru’nun duşu, oyun, yemek derken pazar günü de bitti.
Duru’nun “anne yarın tatil mi” sorusuna, hayır diye yanıt vermek üzüyor beni, sağlık olsun ne yapalım…
Ela ve Duru buluşması
Tolga ve Esra bizim oturduğumuz siteye taşındılar. Daha doğrusu Tolga taşındı da Esra da bu ayın sonuna doğru gelecek temelli.
Yazın buluşmuştuk onlarla, fakat Ela’yla tanışamamıştık. Dün ani bir planla buluştuk, Esra bizi yemeğe davet etti.
Serhan beni alırken Duru’yu da almış yanına. Tabii arabaya binince uyumuş bizimki. Uyandığında tüm aksiliği üzerindeydi. Gitmek istemedi, ben Ela’yla oynamıycam yemek de yemiycem dedi. Ben de “Sen benim kucağımda oturursun, istemezsen kalkmazsın” dedim. Öylece gittik.
Duru önce inmek istemedi kucağımdan, epey bir yapışık oturduk. Ama Ela muhteşem bir performansla ne yapıp etti ve Duru’nun gönlünü fethetti, tek kelimeyle muhteşemdi.
Ela 6 yaşında, bıcır bıcır, eğlenceli, neşeli, son derece dışa dönük ve nazik bir çocuk. Durum böyle olunca bizim kız fazla dayanamayarak yelkenleri suya indirdi.
Birlikte oynadılar, dans ettiler, resim yaptılar, Ela kitap okudu, bizimki dinledi… Çok çok iyi anlaştılar.
Evden çıkarken tam giderayak her ihtimale karşı Duru için yedek kıyafet attım çantama, evde giydiği tişörtü ve taytı aldım. Duru ellerini yıkarken tişörtü ıslandı ve değiştirmek zorunda kaldım. Memnuniyetsiz bir şekilde giydi.
Bir süre sonra yanıma gelerek kulağıma eğildi: “Anne bu eski şeyi nerden buldun sen?” diye sordu:) Ne diyeceğimi bilemedim:)
Oradan kalktığımızda saat onbuçuğa geliyordu. Giderken kızlar birbirine sarıldılar. Ela “sanırım en iyi arkadaşımı buldum” diyerek Duru’ya sıkı sıkı sarılıyor, Duru da ona “seni seviyorum” diyordu:) Biz de bu sahneyi mutlu mutlu izledik.
Çok güzel bir akşamdı. Ev sahipleri Esra ve Tolga’ya ve minik kızları Ela’ya çok teşekkür ediyoruz. Yemekler, sohbet, her şey çok güzeldi. En kısa zamanda tekrarını diliyorum…